
Türkiye’de
kadına yönelik şiddetle ilgili yapılan istatistiksel çalışmalarda kadınların %
25'inin fiziksel şiddete uğradığı. Şiddete uğrayan kadınların %75'inin eşi
tarafından şiddete uğradığı, cinayet sonucu ölen kadınların % 40-70’nin eşi
tarafında öldürüldüğü. Tecavüze uğrayan kadınların % 50’si 18 yaş altında.
Ayrıca her 4 kız çocuktan birinin cinsel şiddete uğradığı belirlenmiştir.
Yıllar
boyunca bir köle, hatta bir eşyadan farksız olarak yaşamaya mahkûm edilen
kadını, gerçek benliğine, ancak kâinata rahmet olarak gönderilen Hazret-i
Muhammed Mustafa'nın (S.A.V.) Allah tarafından getirip insanlara tebliğ
buyurmuş olduğu İslam dini kavuşturmuş, kadına gerçek değer ve itibarını
vermiştir.
Aile
binasının kurulmasında emsalsiz bir yeri bulunan kadına gerçek değerini veren
ve onu düştüğü yerden kurtaran, toplumda kendisine layık olan yeri veren İslam
Dini, kendisine verilen bu mevkii koruyabilmesi, eskiden düştüğü kötü durumlara
bir daha sürüklenmemesi için, her zaman şerefli, her yerde kıymetli ve itibarlı
olması, herkes tarafından kendisine saygı gösterilmesi ve toplumda kendisine yaraşır
bir şekilde dimdik kalabilmesi için önemli görevler yüklemiştir.
İslam
Dini, cahiliyet devrindeki batıl inançları ve adetleri kökünden kaldırmıştır.
Kız çocuklarının öldürülmesine şiddetle karşı çıkmış ve kız evlatlarının
herhangi bir sebepten dolayı öldürülmesini yasaklamıştır. Peygamberimiz "Cennet anaların ayakları
altındadır" sözü ile kadının toplumdaki yerini ne güzel tayin
buyurmaktadır. İslam terbiyesiyle yetişen bir çocuk anasına bu gözle bakar.
İslam
öncesi Türk topluluklarında aile en önemli sosyal birlik
olduğundan, ailenin temelini teşkil eden kadın,
Türk
destanlarında ve Türk felsefesinde öyle yüce bir mertebeye kurulmuştur ki
kadını öylesine yüce bir varlık haline getiren töreye ve kültüre hayran
olmamanın imkânı yoktur. Kadın, erkeğin biricik yoldaşı ve çocuklarının anası
olmak gibi önemli bir vazifeyle görevlendirilmiştir. Daha da önemlisi Türk
Milleti'nin tek bereket kaynağıdır. Kendisine verilen bir takım haklardan
dolayı hanların, hakanların, cengâverlerin önünde saygıyla eğildikleri bir
şeref abidesidir. Türk kadını, diğer toplumlarda olduğu gibi baskı altında
tutulmamış, aşağılanmamıştır. Kadının yüceliği Altay Dağları'nın en yüksek
tepesine "Kadınbaşı" ismi verilerek, sanki çağlar sonrasına bir mesaj
gibidir. İşte bu dönemlerde, Türk kızları ve kadınları, toplumun şerefli bir
ferdi olarak itibar görmüşlerdir. Türk kadınının böyle ihtişam içinde ve saygı
görerek yaşaması Türk karakter ve kültürünün yüksek değerini ifade eder. İslam
öncesi Türk topluluklarında kadına böyle bir bakış açısı var iken, Türk toplumu
dışında kalan milletlerde kadının durumu ise acınacak bir haldedir.
Cumhuriyet
döneminde ise Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı İnkılaplarla toplum içerisindeki
değerini muhafaza ettiği görülmektedir.
Sonuç
olarak hem Türk töresi hem de İslamiyet kadına verilen önem ve kadın hakları
konusunda dünyanın hiçbir yerinde ve kültüründe bulunamayacak kadar geniş
haklar sağlamaktadır. Bu da Türk-İslam medeniyetinin ne kadar yüce ve
ulaşılamaz bir özellikte olduğunun bir göstergesidir.
Kırşehir Türk Ocağı
şubesi olarak 8
Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlar
saygılar sunarız.
Süleyman
DOĞAN
Kırşehir
Türk Ocağı Reisi
0 yorum:
Habere Yoğunlaşın
Ve Ne Düşündüğünüzü 'Bizimle paylaşın... !